About Me

22 Mart 2014 Cumartesi

inFamous Second Son İnceleme (En detaylı İnceleme)

Bir konsolun satılmasını istiyorsanız, o konsola ait iyi oyunlar çıkarmanız gerekir. Tabii ki bu işin pazarlaması ve daha bir çok detayı var. Fakat doğruya doğru, iyi oyunlara sahip olmayan konsolu kimse satın almaz. Şimdi yeni nesil konsollara baktığımızda gördüğümüz şey çok iç açıcı değil. PS4 tarafında da Xbox One tarafında da bana kalırsa özel oyunlar yeterli kaliteye ulaşamadılar. Yakın zaman önce incelediğimiz Dead Rising 3, belki de bu özel oyunlar arasından en iyi olanıydı. Ama bir klasik miydi? Kesinlikle hayır. Konsol sattıracak bir oyun muydu? Bana kalırsa cevap yine aynı. Fakat dediğim gibi, genel olarak bakıldığında yeni nesle özel en derli toplu oyundu Dead Rising 3. Ama o incelemede de belirttiğim gibi benim asıl merak ettiğim oyun inFamous’tı. Yayınlanan videoları ile iştahımı kabartmış, gerçek bir yeni nesil oyunun kapıda olduğunu çıtlatmıştı. Konsol sattıracak “o” oyun inFamous olabilirdi!
Büyük beklentiler ile başına oturduğum inFamous’ı dolu dolu oynadım, gezdim, görev yaptım, bol bol sömürdüm. Peki inFamous: Second Son, istediğim kıvamda bir oyun olabilmiş miydi? Konsol sattıracak o oyun muydu?
İsterseniz gelin bunun cevabına beraber bakalım.
“Hikayedeki İkinci Evlat"
İlk olarak PlayStation 3’te karşımıza çıkan inFamous, açık dünya aksiyon oyunlarına farklı bir tat getirmişti. Dilediğiniz gibi gezebildiğiniz dünyada özel güçlere sahip bir karaktere can veriyordunuz. Cole isimli bir karakteri yönettiğimiz inFamous, kendisinden bir hafta sonra piyasaya çıkan Prototype’ın gölgesinde kalmıştı belki, fakat bu onun başarılı bir yapım olduğu gerçeğini değiştirmiyordu. Nitekim sağda solda çok konuşulmasa da Sony, projeden memnun kalmış olacak ki devam oyunu için karar almıştı.
İlk oyundan kalite olarak daha iyi olan inFamous 2, açıkçası yine çok ses getiren bir oyun olmamıştı. Özellikle PS3’e özel bir oyun olarak, Uncharted ve GoW gibi diğer özel oyunların gölgesinde kalmıştı. Fakat Sony, yine de markasına güvendiğini gösterdi ve PS4 ile beraber önemli bir onuru inFamous serisine bahşetti. Serinin üçüncü oyunu PlayStation 4 konsolunun çıkış oyunlarından biri olarak lanse edildi. 
Killzone: Shadow Fall’un ardından PS4 için en büyük yapımlardan biri de inFamous: Second Son olacaktı. Yapımcı firma da bu fırsatı bir şans olarak görerek seri de farklı bir yol izleme kararı aldı. Yeni oyunculara ulaşabilmek adına inFamous’ın ilk iki oyunda devam eden hikayesini bir kenara bıraktı ve farklı bir hikayeye geçiş yaptı. İlk iki oyundan tanıdığımız ağırbaşlı karakterimiz Cole yerine Delsin isimli daha genç ve uçarı bir karakteri tercih eden yapımcı firma Sucker Punch, hikayede de “restart” tuşuna bastı ve farklı bir alt metni olan yeni bir dünyayla bizleri tanıştırdı.
Karakterimiz Delsin’ın hikayesi çok sıradan başlıyor aslında, fakat Delsin’a giriş yapmadan önce onun yaşadığı 
“Özel Güçler vs Devlet”
İçerisinde bulunduğumuz dünyada iki tip insan vardır. Bunlardan bir tanesi sokakta her gün görebileceğimiz normal insanlarken, diğerleri özel güçlere sahip Konduit adı verilen insanlardır.
Yetkili Konduitlerden oluşan ve devlete bağlı çalışan DUB isimli bir organizasyonsa özel güçlere sahip olan bu insanları mahkum etmektedir. Konduitlerin sıradışı olması sebebiyle tehlike barındırmasından dolayı “Bioterörist” adı altında bu insanları teker teker avlamakta ve hapishaneye koymaktadır.
Yönettiğimiz karakter Delsin ise asi bir gençtir, polis olan ağabeyine nazaran söz dinlemez, kural tanımaz bir yapıdadır. Ancak ne olursa olsun Delsin, sıradan kasabalı bir gençtir. Ta ki kasabada gerçekleşen bir kazaya kadar. O kaza sonucunda bir anda özel güçlere sahip olarak bir Konduit’e dönüşen Delsin, hem kendisinin hem de kasaba ahalisinin başını belaya sokar. Bu belayı tersine çevirmek içinse şehre, yani olayların merkezine inmesi gerekmektedir. Ağabeyini de peşinden sürükleyen Delsin’in macerasıysa tahmin ettiğiniz gibi bu kadarla sınırlı kalmaz, dallanır budaklanır.
inFamous’ın ilk iki oyununda hikaye işini iyi kıvıran yapımcı firma, Second Son’da çıtayı biraz düşürmüş. Özellikle ilk oyuna kıyasla Second Son’ın hikayesi çok daha klişe ve tahmin edilebilir bir hal alıyor. Ama klişe olması, izlerken zevk almayacağınız anlamına gelmesin. Hikayedeki bu düşüşü, oyunda yer alan karakterler oldukça güzel toparlamış. Delsin’ın ağabeyiyle diyaloğu, oldukça farklı kafalardaki yan karakterler, ara sahnelerin izlenebilirliğini oldukça güçlendirmiş. Önceki oyunlardaki esprili anlatım yer yer dozajını aşsa da keyifli bir kıvamda kalmış. Bu açıdan inFamous: Second Son bizden geçer notu alıyor.
“Kurgudan gerçeğe; Hoş bulduk Seattle!”
Hikayeden nemalanmışken, hikayenin geçtiği dünyayla yolumuza devam edelim. 
İlk iki oyunda yer alan kurgu şehri Empire City yerine bu sefer gerçek bir yer tercih edilmiş. Yeni oyunumuz artık Seattle’da geçiyor. Daha önce hiç gitmediğimden beni çok fazla ilgilendirmeyen bu gerçeği bir kenara bırakırsak, aslında mantık olarak Empire City’den çok da farklı değil Seattle. Ancak eski şehrimize oranla gecekondu kısımları bir hayli az ve gittiğiniz her yerde yüksek binalar ile karşılaşıyorsunuz. Oyunun mekanikleri de buna göre uyarlandığı için burada bir sıkıntımız yok. Açık dünya yapısı sayesinde dilediğiniz gibi çevreyi gezebilir, karşılaşacağınız yan görevleri yapabilirsiniz. Açıkçası açık dünya kurgusu açısından Second Son’ın önceki inFamous’lar ile neredeyse hiçbir farkı yok. Önceki oyunlar ile aynı yan görevler bile yeni oyunda mevcut. Zaten Second Son ile ilgili en can sıkıcı konu da bu; mantık olarak ilk iki oyuna çok bağlı kalmış olması.
Nasıl mı?
İlk iki oyunda olduğu gibi inFamous: Second Son’da da özel güçleri olan bir karakteri yönetiyorsunuz. Yalnız bu sefer gücümüz elektrik değil, duman. Evet, gücümüzün ismi “duman” olarak geçiyor. Ama alev de desek yanlış olmaz sanırım.
Bu gücün kullanımı eski oyunlardakiyle neredeyse aynı. Düşmanlarınıza alevleriniz ile uzak menzilli saldırabilir, yakın mesafeden zinciriniz ile vurabilir, roket benzeri ağır saldırılarda bulunabilirsiniz. Bu açıdan inFamous: Second Son’ın farklı bir oynanış mekaniği getirmemesi, seriyi eskiden beri oynayanları üzebilir. Ama seriyle yeni tanışıyorsanız sizin için keşfedecek yeni bir dünya var demektir.
Tabii aksiyon anlamında temelde aynı mantığa sahip olması, köküne kadar aynı olduğu anlamına gelmesin. Birkaç yeni ve oldukça şekilli hareketimiz de var. Bunlardan en çok kullanacağınız aslında kaçma (dodge) hareketi olacak. Bu hareketi kullandığınız anda karakteriniz belli bir süre dumana dönüşerek çok hızlı bir şekilde hareket ediyor. Bu hareket sayesinde aksiyon alanından kaçmak, düşmanlarınıza hızlı saldırmak gibi şansları yakalayabilirsiniz. 
Bu ve buna benzer birkaç yeni hareket sayesinde oynanış çeşitlenmiş ama dediğim gibi eski oyunlarla neredeyse aynı kalmış. Fakat burada bir yanlış algı oluşmasın, inFamous: Second Son’ın aksiyonu kesinlikle tek düze değil. Eski oyunlardan esintiler taşıması aksiyonun kötü olduğu anlamına gelmesin. Ben sadece mevcut olandan çok daha farklı şeyler görmek isterdim. Ama bu bir tercih meselesidir. Sonuçta Second Son ile beraber birçok yeni oyuncu inFamous serisiyle tanışacak ve inanın onlar bu aksiyona bayılacak. 
Nereden mi biliyorum?
Çünkü ben bayıldım.
Hani diyorduk ya, “Yeni nesil nerede kardeşim, bu oyunlar nedir böyle?!” diye (en azından ben diyordum), inFamous: Second Son diyor ki, “Aha işte buradayım!
inFamous: Second Son’ın iki vurucu noktası var. Ve bu iki noktayı birleştirmeyi çok iyi başarmış. Bunlardan ilki aksiyonu. Yukarıda bahsettiğim aksiyonun eski oyunlar ile aynı seyretmesi sorunu için yapımcı firmanın çözümü farklı güçleri oyuna eklemek olmuş. Bakın, farklı hareketler demiyorum, farklı güçler diyorum! Yani eski oyunlardaki gibi tek bir güce sahip değiliz. Duman gücümüzün yanında aktif olarak kullanacağımız üç güç daha bulunmakta. Senaryo icabı önemli olduklarından dolayı bu güçler hakkında çok ayrıntıya girmeyeceğim. Temel olarak hepsinin kullanım mantığı aynı olsa da, verdikleri zarar ve etkileri oldukça farklı. 
Ve farklı olan bir şeyleri daha var:
Görselleri.
İşte burada da inFamous: Second Son’ın ikinci vurucu noktası ortaya çıkıyor. Grafikleri.
Second Son, grafik olarak PS4’ün gücünü oldukça iyi kullanmış. Hatta en iyi kullanan oyun bile olmuş diyebilirim. Karakter detayları, çevre kaplamaları, uzak çizim mesafesi harika bir iş çıkarıyor. Ama en önemlisi aksiyon esnasında bize sunduğu efektler. Karakterimizin özel güçleri ekranda inanılmaz bir görsel şölen ile karşımıza çıkıyor. Duman efektleri, alev efektleri sizi tam manasıyla bir Hollywood filminin içerisindeymişsiniz gibi hissettiriyor. Ama sadece bu kadarı da değil. Artık çarpıştığımız sıradan düşmanların da özel güçleri var. Kaya güçlerini bizlere karşı kullanmaktan çekinmeyen bu düşmanlarla savaşırken ortaya çıkan görüntüler, aksiyonu tam manasıyla zirveye taşıyor. Özellikle kalabalık savaşlarda ortamda uçuşan efekt sayısından kendinizden geçeceksiniz.
5 kişilik bir düşman grubuyla karşılaştığınızı düşünün. Bunlardan bir tanesi kaya fırlatabilirken, diğer ikisi kayayı kullanarak binalar arasında yükselebiliyor ve kaçabiliyor. Geriye kalan iki kişiyse ağır zırhlı ve yerden 5-10 metre yükseğe zıplayarak sizin yanınızda bir anda bitebiliyorlar. Şimdi bu düşman grubuyla karşılaşmanızı bir hayal edin. İlk olarak binanın tepesinden bu grubu gözetliyorsunuz. Tabii normal devriye halinde oldukları için sizden haberleri yok. Siz de sürpriz bir saldırı yaparak 1-0 öne geçmek istiyorsunuz. 
“En azından ben böyle bir plan izlerdim.” 
O yüzden de hemen çatının üzerinden bir göz gezdirdiğim düşmanların arasına havadan sert bir dalış yapıyorum ve alan etkili yumruğumla aralarına dalıyorum. Ama hata yaptığımı fark ediyorum, çünkü bunlar üç-beş serseri değil. Hemen gardlarını alıyorlar ve beni araya sıkıştırıyorlar. O da nesi?! Bir anda canımın azalmaya başladığını ve her tarafın bulanıklaştığını görüyorum. Yapılacak ilk şey buradan kaçarak tekrar avantajlı bir konuma gelmek, yoksa iki saniye sonra kendimi yerde bulacağım. Üstüme yağan kayaların arasından süzülerek kaçmaya çalışırken bir havalandırma görüyorum ve havalandırma deliklerinden geçerek en yakın binanın çatısında kendimi buluyorum. (Havalandırma içerisinde süzülebilme yeteneğimden bahsetmemiştim değil mi, evet, bu yetenek sayesinde hızlıca binaların tepesine çıkabiliyorum.) Tam çatıya çıkmış, rahat bir nefes alabileceğimi düşünürken. İki tane düşman kayalar ile beraber yerden yükseliyor ve karşı binanın duvarından bana ateş etmeye başlıyorlar. Çatı üzerinde sipere kaçabilecek bir yer ararken ben de alevlerim ile onlara karşılık veriyor ve mevzilenmeye çalışıyorum. Ve tekrar tam rahat ettim derken o uzağa zıplayabilen ağır zırhlılardan bir tanesini arkamda görüyorum. Son anda süzülerek yanında kaçıyor ve kaçar kaçmaz ağır roketlerimden bir tanesini üzerine bırakıyorum. Ancak bu sadece kendisinin birazcık canını yakıyor, hızını kesmeden üstüme kaya fırlatarak koşmaya devam ediyor. Tekrar havalanmam gerek. Hemen karşı binanın üstündeki havalandırmaya çıkıyorum ve bir diğer kaya atıcısını öksürük bombam ile sersemletiyorum, ortam biraz kararıyor ama karşı tarafın öksürmekten etkisiz hale geldiğini görebiliyorum. Anında zincirime davranıyorum ve yakın mesafeden zincirimle öksüren düşmanımın işini bitiriyorum. Ama fazla sevinmeye zaman yok, çünkü daha iki ağır zırhlı peşimde. Üstelik kayayla yükselen o düşmanlar da bana yakın binaların duvarlarında mevzilenmiş, ateş açmaya devam ediyorlar. 
Peki, şimdi ne yapmam gerek?
***
Bu yukarıda özetlediğim olayın sonucunu sizlerle paylaşmadım çünkü aslında bu bir çatışmanın özeti değil, her bir çatışmanın kısa bir özeti. Oyun boyunca gireceğiniz her çatışma bundan çok daha büyük karmaşalar ve bir o kadar da büyük görsel şölen barındırıyor. O yüzden ister ana görevde, ister yan görevde olun, hatta isterseniz, hiçbir görevde olmayın. Her girdiğiniz çarpışmadan aynı hazzı alacaksınız. Her girdiğiniz çarpışma sizi bir başka Hollywood sahnesine sürükleyecek. Üstelik burada verdiğim örnek sadece duman gücünüzle sınırlı kalan bir örnekti. İleride kazanacağınız güçler ile düşmanların yanına ışınlanabilecek, hatta uçabileceksiniz bile. Üstelik savaş alanında da bu güçler arasında geçiş yaparak, bir anda stratejinizi ve ortamın çehresini değiştirebilme potansiyeliniz de bulunuyor.
“Kale ele geçir, şehri kurtar!”
Son dönem açık dünya oyunlarında oldukça popüler olan kale ele geçirme görevleriyse inFamous: Second Son’ın önemli bir parçasını oluşturuyor. Haritamızın büyüklüğü ideal bir seviyede. Üstelik haritanın her alanında bir düşman egemenliği var. Eğer bu egemenliği sonlandırmak isterseniz, her bölgede yer alan düşman yerleşkelerini ele geçirebilirsiniz. Düşmanlarınızın elinden ne kadar çok şey alırsanız o bölgede onları o kadar zayıflatabiliyorsunuz. Aksiyondan alacağınız zevki de düşünürsek, ister istemez kendinizi bu görevleri yaparken bulacaksınız.
Aslında ana görev ile yan görev arasında hikayenin ilerlemesi dışında çok fazla bir fark yok. Yani ana görevlerde daha uçuk aksiyonlara çok nadir giriyorsunuz. Hatta işin can sıkıcı taraflarından biri de bazı ana görevlerin sizi mecburi bir şekilde yan görev yapmaya itmesi. Eğer ana görevi aktif etmek istiyorsan, o bölgedeki düşman bölgesini temizlemen gerekir gibi çağ dışı kalmış görev anlayışını Second Son’da görmek üzücü. Hatırlatırım ki ilk Assassin’s Creed de buna benzer bir şey yapmış ve hemen vazgeçmişti. Neyse ki inFamous’ın aksiyonu AC’ye oranla çok daha zevkli olduğu için bu konuda şikayet edecek bir şey bulunmuyor.
“Bunlar görmek istediğimiz hareketler.”
Sony’nin uzun bir süredir sürdürdüğü gelenek inFamous: Second Son’da da devam ediyor ve oyun karşımıza tamamıyla Türkçe çıkıyor. İster altyazıyla isterseniz de dublajlı olarak Second Son’ı oynayabilirsiniz. Üstelik dublaj ekibi Second Son’da oldukça iyi bir iş çıkarmış. Orijinal kadroda yer alan Troy Baker gibi ses sanatçılarının altında kalmayarak, onlara yakın bir performans sergileyen ekibimizi tebrik ediyoruz. 
Konuşmalarda yer alan argodan, esprilere kadar tüm çevirilerde dozaj korunmuş. Türkçe oynarken yer yer güleceğiniz esprilerden siz de benimle aynı sonuca varacaksınız.“Hoş Geldin Yeni Nesil!”
Bu söyleceğimi abartı bulanlar olacaktır ama söylemezsem olmaz.
Yeni nesil benim için inFamous: Second Son ile resmen başlamış oldu. Bundan önceki oyunlar benim için tamamıyla geçiş oyunuydu. Ama inFamous: Second Son, tam anlamıyla bir PS4 oyunu olduğunu hissettiriyor. Dediğim gibi ilk iki oyunla mantık olarak gereğinden fazla benzerlik göstermesi gibi kusurları var. Fakat ilk defa inFamous ile tanışacaksınız, sizin için bunlar önemli olmayacaktır. Hatta benim için bile çok önemli olmadı. Bunları bir kenara bırakırsak. Seyirlik hikayesi, özel güçlerinin ihtişamı, açık dünyası, grafikleri ve en önemlisi Türkçe olmasıyla birlikte, onlarca saat geçirebileceğiniz bir oyun karşınızda duruyor. Üstelik tam anlamıyla yeni nesil.
Eğer PS4 sahibiyseniz ve “neden bu konsolu aldım ben şimdi?” diyorsanız, cevap tam karşınızda duruyor.

0 yorum:

Yorum Gönder