About Me

6 Şubat 2015 Cuma

Resident Evil HD Remastered İnceleme

Resident Evil çağının gerisinde mi kaldı, yoksa ötesinde mi? Onca makyajlamadan sonra 19 senelik bu oyun için bir sonuca varmak gerçekten zor. Ancak kendi içinde olur olmaz değişikliğe gitmiş ve popüler oyun kültüründe farklı sınıflandırmalara ayrılmış olan korku/hayatta kalma türü söz konusu olduğunda, Resident Evil birçok soruyu beraberinde getiriyor.
Burası da güzelmiş. Avizeler, mumlar falan...
Kabul ediyorum, Spencer Malikanesi bitmek bilmeyen koridorları ve kendi içindeki sinsi bölmeleriyle tırnak yedirten bir korkuya ev sahipliği yapıyor. Üstüne benzin döküp yakmazsanız sizi cehenneme kadar takip edecek zombiler ve anlık bir düşünceyle dengede kalabileceğiniz ölümle kalım arasındaki o ince çizgi oyunun büyük bir bölümünü kaplıyor. Cehennemden fırlamış köpekler, değişimin öfkesiyle yanıp tutuşan avcılar, hatta odalardaki onca cesedi hiçe sayıp sizin başınızda kronometre tutan cırtlak kargalar...
Evet, Resident Evil her zaman güzel bir gerilim ortamı yaratabiliyor, tüm bu detaylara bir de oyun boyunca sizi izleyen bir varlık gibi etrafınızda dört dönen kamera açılarıyla işin dozunu arttırabiliyor. Özel birliklerden seçebileceğiniz karakterler Chris ve Jill'in üzerine dönen, popüler kültüre çok önceden ayna tutmuş senaryosu ile oyuncuyu içine de çekiyor. Ancak korku/hayatta kalma türü bir yana, bu oyunda tüm işinizi bulmaca çözmek üzerine dayalı.
Spencer Malikanesi'nin baş döndürücü odaları ve koridorları boyunca (sahiden buranın müteahhiti kim?) birbirinden bağımlı veya bağımsız bir sürü meta-bulmaca ile uğraşıyorsunuz. Ölümcül bir tuzağın içerisinde yatan anahtara ulaşmak için önce lanet bir köpeğin boynundaki tasmadan sahne replikasını bulmalısınız. Tabii ondan da önce bahsi geçen hayvanı özel bir düdük ile çağırmak zorundasınız. Düdükte sanırım labirent haline bürünmüş benzer odalardan birinde duruyordu.
Resident Evil'a hoş geldi - ÖLDÜN
Türe bağlı kalıp kalmamanın dışında Resident Evil için tartışılacak en önemli konu belki de sahiden "hayatta kalmak". İlk çıktığı zamanların hatrına oyunun terazisini bir gram ellemeyen Capcom, dikkatli bir şekilde hareket etmezseniz sizin bu oyunu oynamanızı istemiyor. Gerçekten. Hatta bunu öyle güzel başarıyor ki, Resident Evil markasının -şimdi o kadar iplenmese de- oluşmasındaki en önemli neden bence kesinlikle bu. Araştırmacı ol, adımlarına dikkat et, savaşçı olma zekanı kullan; belki de en etkileyici olanı da, korkularınla yüzleş. Eğer bunları dikkate almadan ilerlemeye kalkar ve günümüzün dizi gibi akıp giden oyunlarındaki gibi hareket ederseniz maalesef ölüm sizin için kaçınılmaz.
Malikanedeki tehlikelerin dışında içinizde büyüyecek çaresizlik hali belki de oyunun genel atmosferinin en vurucu noktası. Bulmaca parçalarının yanı sıra komple oynanışta fark edeceğinizi sınırlar oldukça kalın bir kalemle çizilmiş gibi. En basitinden yanınıza alabileceğiniz eşyalar sınırlı, onları istediğiniz zaman yere atamıyor veya yok edemiyorsunuz. Örneğin acil bir ilaca mı ihtiyacınız var ancak eşyalarınız arasından kullanabileceğiniz veya harcayabileceğiniz hiçbir şey yok mu? Geçmiş olsun! Etraftaki onlarca bulmaca için topladığınız küçük parçalar öyle zamansız karşınızda çıkabiliyor ki fark etmeden alcağınız eşyalar çok kritik durumlarda ölüm fermanınızı imzalıyor.
Resident Evil'da karşılaşacağınız düşmanlar çeşitlilik gösteriyor. Tabii hepsinin yaşayan ölüler olduğunu ve bazılarının oldukça dayanıklı olduğunu düşünürsek burada oyunun birinci amacını kavrıyoruz: savaşma seviş. Çok kritik bulmacalar için gerekli olmayacak, tek kurşun harcamanıza değmeyecek düşmanlar için etrafı kullanmak birinci adım. Oyunun bölüm tasarımları bu amaca hizmet edecek şekilde oluşturulsa da kimi zaman bir odaya girmek için birkaç beyin dağıtmanız da gerekecek. Burada da yine sizin araştırmacı ruhunuz devreye giriyor ve birbirinden farklı onlarca oda arasından bulabildiğiniz silahlara göre hayatta kalacaksınız. Yok hayır, o ekmek bıçağını unutun. O hiçbir işe yaramıyor.
"Ooo daha yeni mi oynuyorsun?"
En başa dönerek oyunun vizyonunu değerlendirmek istiyorum. Çağın ötesinde mi gerisinde mi sorusu bu noktada da bize iki seçenek belirliyor gibi. Oyun sektörünün alışık olduğu, ayda bir pompalanan tek kullanımlık oyunların mı (bunların %60'ının hayatta kalma oyunu olduğunu unutmayalım), yoksa biraz daha yaşını almış oyuncuların uzaklara dalmasını sağlayan o eski oyunların kuralları mı? Her ikisinde de sıkıntılar olduğu açık. Örneğin bir Alien: Isolation'daki hayatta kalma duygusunu mu tercih edersiniz, Resident Evil'daki baskın atmosferin duygusunu mu? Birinde herkesin oynaması için hedeflenen kurallar geçerli, diğerinde ise "oynayabilirsen oyna" kuralı. 
Resident Evil oyuncuya hiçbir ipucu, öneri veya yönlendirme sunmadığı için çağın gerisinde kalıyor; bir yandan da bununla yarattığı atmosfer ve zorluk yüzünden korku/hayatta kalma türünün üstüne öyle bir basıyor ki şimdiki dönemin oyunları size yapay gelmeye başlıyor. Bu soruyu ortaya açık bir şekilde bırakmak istiyorum. Çünkü oyuncu kitlesine göre büyük çeşitlilik gösterecek bu durum bir yandan çizgisini bozmazken, diğer yandan da kendisini tercih etmeyen oyunculara "bakın böyle bir şey de var," diyebiliyor.
Haritasız tek bir adımın başınızı döndüreceği, dikkatsiz tek bir keşfin çukurunuzu kazacağı ve kargaların sizi sürekli tepeden izleyeceği bir labirente hazırsanız Resident Evil HD Remastered tüm gerilim seven oyuncuların tatması gereken mayhoş bir hayatta kalma oyunu.
Not: Başlarken Jill'i seçmeyin, teşekkürler.

OYUNUN ARTI YÖNLERİ
  • -HD Remastered ismini hak eden bir versiyon
  • -Köküne bağlı kalmış olması
  • -Atmosfer ve o kısıtlı oynanış
  • -Bulmaca ve genel ilerleyişin tamamen oyuncuya bağlı olması
OYUNUN EKSİ YÖNLERİ
  • -Yeni bir oyuncu için yukarıdakilerin hepsi
inceleme puanı
7.5
  • Grafik:7.0/10
  • Ses / Müzik:8.0/10
  • Hikaye / Atmosfer:8.0/10
  • Oynanabilirlik:

0 yorum:

Yorum Gönder