About Me

24 Kasım 2014 Pazartesi

Dreamfall Chapters: Reborn İnceleme

Kış mevsimi adamı değilimdir ben. Denizi, güneşi, kumu sevdiğimden değil, aksine yazın da evde otururum. Ama doğanın bir kanunu mudur nedir, her kış en az bir kere hasta olduğum için sevmem ben kışı. Ateşi, burun akıntısı, halsizliği, ilacı, iyileşme süreci derken 1 haftamı yer minimum. Bu hastalık nöbetlerim sırasında sevdiğim tek bir şey söyleyebilirim size, o da uyurken gördüğüm rüyalar. Normalde çok rüya görmeyen bir adam olarak, hastalığın verdiği ateşle görülen o rüyaların tadı bir başkadır. Gerçekçi olur bir kere, uyumakla uyumamak arası, kimi zaman aksiyon, kimi zaman duygu yüklü sanal gerçeklik oyunları gibidir. Bazen sadece o rüyalar için hasta olasım gelir yağmurlu kış akşamlarında. Dreamfall Chapters’da bir rüyalar oyunu özünde. Nerede ve ne zamanda olduğumuzun sürekli değiştiği bir oyun. Ama asıl soru bu rüyanın uğruna hasta olunup, olunmayacağı. Şu oyunu bir eğrisiyle doğrusuyla inceleyelim de teşhisini koyalım bakalım.
Doktor Bu Ne?
Bu aralar şansıma hep Kickstarter meyveleri düşüyor kucağıma. Dreamfall Chapters’da Kickstarter’dan yemiş ‘tekmesini’ yanıma oturmuş. Kendisi The Longest Journey üçlemesin (ilk oyun 1999, ikinci oyun 2006) son oyunu. Artık adventure oyunları para etmeyince Red Thread Games bitirememişti hikâyeyi, sağ olsun Kickstarter geldi de göreceğiz sonunda üçlemenin sonunu. Haliyle oyun fanlarının destekleri sayesinde çıktığından, fanlarının istekleri doğrultusunda şekillenmiş. Bir kere eğer önceki oyunları oynamadıysanız, emin olun ‘ne oluyor burada, ben kimim, ne yapıyoruz şimdi, bu adam kim, neden bana bağırıyor, lan hepsini geçtim hangi ülkedeyiz onu söyleyin bari!’ gibi nidalarla dolanırsınız oyunda söylemedi demeyin. Gerçi yapımcılar oyunun içinde çaktırmadan önceki hikâyeleri anlatacağız demişti ama oralar biraz hızlı geçilmiş. Hazır hikâyenin karışıklığından bahsetmişken, oyunun yayınlanma şeklini de söyleyeyim. Dreamfall Chapters, kitap kitap yayınlanacak.  Mesela bu inceleme aslında Dreamfall Chapters’ın Reborn kitabını anlatıyor, içinde iki bölüm bir de bitiş olmak üzere toplamda üç bölüm barındırıyor. Oynaması da taş çatlasa dört saat sürüyor. Geri kalan dört kitabı bu sene içinde çıkaracakmış Red Thread Games, ama ben onların yalancısıyım (Çıkarır canım adamlar niye yalan atsınlar).
Eğer hikâye karışıklığından kurtulabilirseniz(ben bunun için tüm oyunları baştan oynadım), oyunun anlatmak istedikleri muhteşem. Kocaman bir dünya arka tarafta dönüyor hissedebiliyorsunuz. Bu kitapla hikâyeye hızlı bir giriş yapmışlar. İlk yarım saat su gibi akıyor. Sonra biraz tempo düşse de, çok göze batmıyor. Maalesef böyle bölüm bölüm yayınlanan oyunlardaki klasik sorunla karşılaşıyoruz bir süre sonra. Küt diye bitiveriyor oyun, tadı damağınızda kalıyor. İnsan az uzun tutar diye düşünürken buluyorsunuz kendinizi.
Çarşıdan Aldım Rüya, Eve Geldim Zombi!
Dreamfall Chapters, eski oyunlarının aksine, oynanışını The Walking Dead’e benzetmiş. Tek farkı kamera açımızı fareyle özgürce kontrol edebilmemiz. Oyunda ilgi çeken yerlere baktığınızda noktalar çıkıyor ve istediğiniz eylemi, tıklayınca açılan pencereden gerçekleştiriyorsunuz. Bu açıdan da biraz Sherlock Holmes oyunlarına selam çakmış Dreamfall Chapters-Reborn. Geri kalan her şey için oyunumuz katıksız bir macera oyunu. Doğru nesneyi doğru yerde kullan, doğru adama doğru soruları sor, doğru gücü doğru yerde aktif et diye geçiyor saatleriniz. Bulmacalar da kaliteli sayılır ama sanırım yeni nesil oyuncuları kaybetmemek adına biraz basit tutulmuşlar. Eski oyunlarda anam ağlardı çözerken ama bu oyunda su gibi aktı bulmacalar. Bunun eksi olup olmaması ne kadar mazoşist olduğunuzla alakalı tabii.
Oyunumuzun The Walking Dead’den aldığı bir diğer kısım ise karar verme aşamaları. Bazı seçimleriniz sağ üstte ‘bu hareketi yaptın ama bu adam bunu unutmayacak ileride hareketin Allah’ını görürsün’ uyarısı verdiriyor. Tırstırmıyor değil! Bazen de daha büyük seçimler yapıyorsunuz ‘Denge Değişti’ diyor. Bu seçimlerin sonuçlarını ilk kitap olan Reborn’da çok göremedim, artık ileriki kitaplarda bunun değerlendirmesini yaparız. Gerçi yapımcılar hikâyenin tek bir sonu olduğunu şimdiden açıkladılar, sadece varış yolumuz değişecek dediler. Bu kadar seçimi yaparken güzel bir mekanik daha eklenmiş, o da yaptığınız seçimleri Facebook’ta paylaşıp arkadaşlarınız neleri seçmiş aynı yerlerde görebiliyoruz. Çok önemli değil ama fazla mal göz çıkarmaz sonuçta.
Unity’nin Terazi Burcu Olduğu Açıklandı
En son incelediğim Wasteland 2 gibi bu oyunda Unity oyun motorunu kullanıyor ve ikisi arasındaki fark inanılmaz. Dreamfall Chapters size fotoğraf gerçekliğinde bir grafik vadetmiyor belki ama kendi sanat tarzı içinde çok sade, şık durmuş grafikler. Karakterin alın çizgisini görmüyoruz ama o tarz bir grafikte alın çizgisi de aranmıyor zaten. Işıklandırmalar, kaplamalar gayet kaliteli ve yerinde. Sadece biraz fazla ışıklı gelebilir bazı sahneler ama rüyadayız sonuçta diyerek bu eleştiriden de bir çalımla sıyrılabiliyoruz.
Yapımcıların dediğine göre düşük sistemler de bile çalışıyormuş oyunumuz. Neden dediğine göre dedim, çünkü oyun maalesef Chapter 1’in ortasından sonra bir optimizasyon çıkmazına giriyor ve bitene kadar da devam ediyor. Oyunun yarısını 15 FPS ile oynadım desem yeridir. Bu durumdan dolayı özür dileyen yapımcılar bu inceleme yazılırken haftaya yama getireceklerini söylüyorlardı. Hayır oynayan olarak ben de şaşırdım. İlk bölümde yağ gibi akan oyuna, ikinci bölümde ne oluyor diye şaşkın şakın baktım.
Animasyonlar konusunda ise beni tek rahatsız eden şey ağız ses uyuşmazlığı oldu, diğer açılardan AAA oyunlardan çok geri kalmamış Dreamfall.
Çökertme'den Çıktım da Halil'im…
Gelelim oyunun beni en çok etkileyen yerine, müzikler. Nasıl başarmışlar bilmiyorum ama oyunun teni, dokusu müzikleriyle tam bir ahenk içinde. Nerdeyse her sahne, her oyun alanı için ayrı bir müzik bestelenmiş. Şunu bir kenara not edin sevgili okurlar, eğer bir oyunu bitirdikten sonra credits ekranını tuşa basıp geçmiyorsanız, o oyunun müzikleri güzeldir.
O credits ekranın da gözüm Türk bir yapımcı aramadı değil. Neden diye soracak olursanız oyunun içinde Anadolu’ya iki tane gönderme vardı. İlki şehirde dolaşırken farkına vardığım bir hadise. Bir yerden geçerken ‘Çökertme’ türküsünü mırıldanmaya başladım. İlk bir iki saniye gayet normal devam ettiğim eylemim ‘Lan durduk yere niye Çökertme söylüyorum ben ?’ sorusuyla durdu. Bir de baktım arka tarafta bağlama eşliğinde çökertme çalıyor. Yapımcılar Müslümanların yaşadığı bölgede çalan radyoya Türk halk müziği koymuşlar. Çökertmeden sonra da Sabahat Akkiraz’dan bir parça çaldı sanırım(Gerçi merak etmedim değil, acaba telif verdiler mi?). İkinci olarak da, sevgilimizin en yakın arkadaşının, bize tatil yeri olarak Datça, Ovabükü’nü önermesi beni dumur etti. Güzel yerdir Datça öneririm bu arada.
Son olarak, bilemiyorum ama Norveç ile İsveç arasında bir Galatasaray-Fenerbahçe çekişmesi gibi bir durum olabilir, çünkü Norveçli yapımcılar yıl olmuş 2200, rüyalar alemi, gerçek hayat demeden IKEA’ya laf edip durdurmuşlar ana karakteri.
Yeni Rüyalarda Görüşmek Üzere
Dreamfall Chapters: Reborn optimizasyon ve kısalığı hariç vadettiklerini yerine getiren bir oyun. Takipçilerini hayal kırıklığına uğratmadığı kesin. Ben de bu oyun incelemesi sayesinde eski oyunlarla beraber bu dünyaya girdiğim için kendimi şanslı hissediyorum. Zamanınız ve İngilizceniz varsa Dreamfall dünyası sizi bekliyor. Ama aklınızın bir kenarında bulunsun bu oyundan keyif almak, emek ve macera oyunu sevgisi istiyor, demedi demeyin. Bu iki özellikte bende olduğuna göre ben şimdiden ‘Don’t Just Say – Egil Olsen’ eşliğinde yeni bölümü beklemeye başladım.

0 yorum:

Yorum Gönder