About Me

15 Aralık 2014 Pazartesi

The Crew İnceleme

The Crew enteresan bir oyun... Bir taraftan insanları tüm Amerika’yı dolaşabilme özelliğiyle etkiliyor, diğer yandan tayfanızı kurarak bir nevi “Amerikan Araba Çetesi” modunda gezebilme imkanı sunuyor, öbür taraftan modifiye imkanı veriyor falan... Hani bir oyun çıkar, en güçlü yanını açıklar ve dikkat çeker. The Crew ise birçok farklı ve daha önce pek gerçekleştirilmemiş kozlar sundu bizlere çıkmadan. Beklentiyi oluşturdu ve baştan söylemek gerekirse; beklentileri de karşıladı diyebiliriz.
Peki nedir The Crew?
Ivory Towers tarafından yapılan ve Ubisoft tarafından çıkartılan The Crew’a başlarda şüphe ile yaklaştık. Yüksek vaatler ve Ubisoft’un her oyun türüne el atma isteği, “bu işler o kadar kolay değil Ubi!” dedirtti bize içimizden. “Watch Dogs’tan sonra şimdi de araba yarışı sektörüne girme çabası sadece Ubi’nin.” düşüncesindeydik. Her yayınlanan video ve görselle şüphelerimiz biraz daha azaldı. Gün geldi, oyunun beta sürümünü oynadık. “Yaptılar mı ulan yoksa?” ya döndü şüphelerimiz ve bugünlere kadar geldik. Artık oyunun tam sürümü elimizde!
Öncelikle ekiple başlayalım. Oyunun yapımcılığını yapan Ivory Tower ve Ubisoft Reflections araba yarışı konusunda tecrübeli. Ivory Towers bünyesinde daha önce Need for Speed, Test Drive Unlimited ve V-Rally serilerinde görev almış birçok isim var. Reflections Interactive, yani Ubisoft Reflections’da Driver serisinden gayet tecrübeli bir ekip, açık dünya araba yarışı oyunu yapmayı bilen abiler. İşin başında bu adamlar olunca beklentiler yükseldi, beklentiler yükseldikçe şüpheler de arttı. Ama adamlar yaptı yine yapacaklarını. CHP billboard'u bile koymuşlar oyuna. (yok bu fazla alakasız oldu)
İlk olarak oyunun haritası devasa. Amerika Birleşik Devletleri’nin mini bir kopyası. Hani bizde bir deyim vardır “Edirne’den Kars’a” diye, adamlar bunu ABD için yapmış gerçekten. Los Angeles’tan New York’a, Miami’den Las Vegas’a yani ABD’nin bir ucundan diğer ucuna gidebiliyoruz oyunda. Daha önce hiçbir yarış oyununda bu kadar büyük bir harita bulunmadı. Haritada gezerken çıkan mini etkinlikler de, gezinmeleri eğlenceli hale getiriyor.
Grafikler genel olarak güzel görünüyor. Çevre modellemeleri zaten güzel, ona hiç girmiyorum da; göz alabildiğine uzanan düz alanlar, çöller, dağ bayır aşıp Las Vegas’ın ışıklarını görmek, gün batımı, ya da şehrin yaşadığını hissettiren hareketlilikler gerçekten hoş. Oyunu oynarken ara ara bir yükseltinin tepesine arabanızı çekip, manzarayı izleyebilirsiniz. Ama ne yazık ki Türkiye’de her şehirde neredeyse bulunduğu gibi, Amerika’da “Şahin Tepesi”, “Aşıklar Tepesi” falan yok. Gerçi oyunda Doğan, Şahin falan da yok ama olsun. Amerika’nın yollarını arşınlarken etrafınızda akan ormanlar ve tarımsal alanlar, bu eksikliği kapatıyor.
Oyunda sesler gayet tatmin edici diyebiliriz. Radyoda çalan şarkılar, arabanın içindeymişiz hissiyatı veriyor. Araba sesleri bazen “garip” gelse de, genel olarak gerçekçi durumda. Geçtiğimiz yollardan, daldığımız engellerden, çarptığımız duvarlardan, girdiğimiz sulardan tok ve doyurucu düzeyde sesler geliyor ama bazen de “ulan ben nereden geçiyorum, sese bak” dedirtmiyor değil. Yine de geçer notu hak ediyor sesler.
Oynanabilirlik konusunda ekip tecrübesini göstermiş. Elbette bu konu da dört dörtlük değil. Bazen arabanın ağırlığı yokmuş gibi hissedebiliyorsunuz ama makul düzeyde ayarlardan hallediliyor. Yine de altınıza bir spor araba almanızla muscle araba almanız arasındaki farkı hissediyorsunuz (e herhalde yani). Hikaye konusunda da biraz klasikleşme söz konusu. Kardeşimiz öldürülüyor. Biz de bu işin suçlularını bulmaya çalışıyoruz. Polisle işbirliği içinde yarışlar yapıyoruz falan. Polis ne iş yapıyorsa artık, katili bulmak bizim görevimiz oluyor resmen.,Oyunda birçok yarış tipi var ve co-op işi, bu yarışlara ve haliyle oyuna güzel yedirilmiş. Aslına bakarsanız hiçbir şey yapmayıp, tayfanızla beraber konvoy halinde yollarda gezinmek için bile oyun alınabilir normalde ama sanırım kimse bu kadar parayı sırf arkadaşlarla biraz gezeyim diye vermez. Yarışacaksınız, başka yolu yok. Zaten yarış sonlarında hediye olarak oyundaki modifiye parçaları da geldiği için, istemeseniz de kendinizi yarışırken buluyorsunuz.
Bilgisayarda 60 fps olan oyunun konsol sürümlerinde 30 fps olması can sıkıcı oluyor. Hatta can sıkıcıdan çok, göz yorucu diyebiliriz. 1920x1080 çözünürlükte oyun oynuyoruz ama 30 fps ile... Nasıl yorulmasın bu gözler? İşin bilgisayar oyuncuları için iyi tarafı, beta sürümde bilgisayar için 30 fps'ydi oyun ve değiştirilemiyordu. Tam sürümde bu kilit durumunu kaldırdı Ubisoft. İyi de yaptı ama keşke konsollarda da aynı düşüncede olsalardı.
İşin özüne gelirsek... Başta da söylediğimiz gibi Ubisoft beklentileri karşıladı diyebiliriz. Elbette ki ufak tefek hatalar yok değil oyunda ki çıkartılan “İlk Gün Yaması” ile sorunların hallolacağı izlenimini verdiler. Ufak tefek hatalar olsa da The Crew devasa haritası, güzel grafikleri, klişe senaryosu, hoş sesleri ve bolca ekstrası bulunan oynanabilirliği ile güzel bir oyun olmuş diyebiliriz. Elbette 11 Kasım’da çıkacağı duyurulan oyunun daha sonrasında 2 Aralık’a ertelenmesi bizlerde hayal kırıklığı yaratmıştı ama saçma sapan hatalarla dolu bir oyun yerine, biraz daha fazla beklemenin zararı olmazdı ve olmadı da. İncelememizi bitirirken şunu da belirtelim;
Eğer sabırlı bir oyuncu değilseniz, The Crew’a hiç bulaşmayın. Çünkü haritayı tamamen dolaşmak 1 saate yakın bir süre alıyor ve sizden bunu isteyen yarışlar var.
OYUNUN ARTI YÖNLERİ
  • Devasa harita
  • Tayfa kurup yarışma imkanı
  • Güzel grafikler
  • Minyatürize edilmiş Amerika'da dolaşmak
OYUNUN EKSİ YÖNLERİ
  • Daha fazla müzik olabilirdi
  • Geç çıkması
  • Arabada hafiflik hissi
  • Online zorunluluğu
inceleme puanı
7.3
  • Grafik:8.0/10
  • Ses / Müzik:7.2/10
  • Hikaye / Atmosfer:7.0/10
  • Oynanabilirlik:7.0/10

0 yorum:

Yorum Gönder