About Me

27 Mayıs 2014 Salı

Watch Dogs İnceleme

“Teknoloji ilerledikçe insanların kendilerini daha güvende hissetmesi ne kadar da komik. Tek bir insanın parmağının ucuyla, güvendikleri oyuncaklarına neler yapabileceğini bilseler evlerinden dışarı adım bile atamazlardı. Ama bilmiyorlar. En küçük sırlarını ifşa edene, en karanlık köşeye tıktıkları paraları alana kadar da bilemeyecekler. Şehrin tüm insanlarını parmağımın ucunda oynatabilirim. Bunun beni süper kahraman mı, yoksa azılı bir suçlu mu yaptığını henüz keşfedemedim. Bildiğim tek şey bu şehirdeki en güçlü insan olduğum.”Sizi iki yıl öncesine, E3 2012’ye götüreceğim. Ubisoft’un o yılki konferansını izlerken başımıza neler geleceğinden bihaberdik. İlk olarak, yeni duyuracakları bir oyunun arka plan hikayesini gösterdiler. Ardından gelen oynanış videosuysa tam anlamıyla ağzımızı açık bıraktı. Rüzgarda sallanan palto, ağaçlar, boş teneke kutuları oyun dünyasında yeni bir çağın geldiğini işaret ediyordu. Sonrasındaysa oyunun asıl noktasını, yani hack’leme mekaniğini gösterdiler. Vaat ettikleri çok büyüktü. Şehrin her yerinin avucumuzda olması harika bir oyun alanı vaat ediyordu. Trafik ışıklarının, güvenlik kameralarının ve bilumum elektronik aletin emrimize amade olması ellerimizin kaşınmasına sebep olmuştu.

Ve sonunda o oyuna kavuştuk. Ertelenmesiyle beklentiyi belki biraz düşürdü. Ancak yine de iki yıl önce ağzımızın suyunu akıtan Watch Dogs’a kavuşmanın verdiği haz paha biçilemez.
“Dur Bi’ Telefonumu Çıkarayım”
Ubisoft Montreal’in her oyununda yaptığı bir şey söyleyin deseler, cevaplarımdan bir tanesi karizmatik ana karakter olurdu. Altair, Ezio ve Sam Fisher gibi birçok karizmatik 
karakteri oyun dünyasına kazandırdı Ubisoft. Watch Dogs’ta da bu özellikten taviz verilmemiş. Ana karakterimiz Aiden Pearce duruşuyla, giyimiyle ve sesiyle “ben ana karakterim” diyor. Ancak bir ana karakter oyunun hikayesini iyi yapmaya yetmez. Hikayenin teması bakımından Watch Dogs biraz yetersiz. Hackerların en deneyimlilerinden olan Aiden birgün altı yaşındaki yeğeni yanındayken saldırıya uğruyor ve yeğeni ölüyor. Saldırının arkasındaki isim belirsiz. Aylar boyunca bu kişiyi aramasına rağmen bulamayan Aiden’ın vazgeçmeye niyeti yok. Fakat kendisinin en zayıf noktası olan kız kardeşi ve onun oğlu, Aiden’ın arayışındaki en büyük dezavantajlardan biri oluyor.
Watch Dogs genel olarak Aiden Pearce’ın yeğeninin katilini arayışı ve bunu yaparken ailesindeki diğer üyeleri koruması üzerine odaklanıyor. Konu kulağa fazlasıyla Hollywood klişesi gibi geliyor. Fakat hikayenin sunumu güzel kotarılmış. Başından sonuna kadar hikayede heyecan kesilmiyor ve sürekli farklı olaylarla karşılaşıyorsunuz. Bu yüzden insan sürekli ana görevleri yapmak, hikayenin devamını görmek istiyor.
“Şehir Senin Elinde”
Oynanış Watch Dogs’un en çok merak ettiğim noktasıydı. E3 2012’teki videoda gösterilenlerin ne kadar çizgisel, ne kadar oyuncu kontrolünde olacağı şüphelerimin en büyüğü olmuştu. Eğer sizde de böyle bir endişe varsa şu kadarını söyleyebilirim ki Watch Dogs beni ters köşeye yatırdı. Far Cry 3’te kullanılan gizlilik ve aksiyon arasındaki denge Watch Dogs’a birebir aktarılmış. Görevleri istediğiniz biçimde yapabiliyorsunuz. İster gizli gidin, ister elinize shotgun’ı alıp ortalığı toz dumana katın. Seçim tamamen sizde. Aynı durum strateji için de geçerli. Oyunda kullanılan stratejiyi açıklayabilmek için öncelikle hack mekaniğini biraz daha detaylandırmam gerekecek.Oyunun duyurusundan itibaren sürekli ballandırılarak anlatılan şehri hack’leme mekaniği gerçekten de söylendiği gibi detaylı. Köprüler, ışıklar, trenler ve yollardaki engeller bunun sadece küçük bir kısmını oluşturuyor. Aksiyon anında kullanabileceğiniz onlarca özellik daha var. Güvenlik kameraları en çok hack’leyeceğiniz şey olacaktır. Kameralar sayesinde çevreye kuş bakışı bakabiliyor ve yapabileceğiniz stratejileri planlayıp harekete geçebiliyorsunuz. Düşmandan düşmana ve oynanış stilinize göre ortaya çok farklı kombinasyonlar çıkıyor. Eğer sesli oynamayı tercih ediyorsanız etraftaki ve düşman üzerindeki bombaları patlatabilir, su vanalarını açabilir ve elinizdeki çeşitli bombalarla etrafınıza kıyamet getirebilirsiniz. Gizlilik tarafıysa daha da ayrıntılı. Kulaklık takan düşmanların iletişim kanallarına aşırı ses yükleyebilir, destek çağırma özelliği olanların yeteneklerini ellerinden alabilir, düşmanın telefonuna dikkat dağıtıcı mesaj atabilir, bulunduğunuz mahallenin elektriğini kesebilir ve daha pek çok şey yapabilirsiniz. Sizi kısıtlayan tek şey hayal gücünüz.
Sokaklardaki aksiyon için de aynı durum söz konusu. Oyun size “trafik lambalarını hack’le” gibi bir komut hiçbir zaman vermiyor. Hedefinizi nasıl alaşağı edeceğiniz tamamen size bırakılmış.
Watch Dogs’a karşı olan bir diğer şüphemse vuruş hissi ve çatışmaların tokluğuydu. Bir sürpriz de burada yaşadım ve oyun bana “nasıl benden şüphe edersin” dercesine serzenişte bulundu! Vuruş hissi E3 2012’deki demodan katbekat daha üst seviyede ve birçok aksiyon oyunundan da daha kaliteli. Çatışmalar için de aynı durum söz konusu. Siperlerin ve çevrenin parçalanması, Aiden’ın gelişen olaylara karşı yaptığı hareketler ve yapay zekanın sağlı sollu gelmesi sebebiyle sürekli hareket halinde olmanız çatışmaları hem dinamik hem de zevkli hale getiriyor.
Aksiyon anında en çok kullanacağınız özelliklerden biri büyük ihtimalle Focus olacaktır. Bu özelliği GTA 5’teki Michael ve Franklin’in zamanı yavaşlatma özelliğine benzetebilirim. Aiden ise Focus özelliğini sadece nişan alırken ve araba sürerken değil istediği her an kullanabiliyor. Çatışmalar dışında ani bir karar vermeniz gereken kovalamacalar esnasında da Focus özelliği büyük fayda sağlıyor.
Serbestliğin Harika Tasarımla Buluşması
Gelelim oyundaki en beğendiğim nokta olan görev tasarımlarına. Watch Dogs neredeyse başka hiçbir açık dünya oyununda göremeyeceğiniz kadar kaliteli görevler sunuyor. Hatta GTA 4 ve 5 ile başa çıkabilecek kadar bile diyebilirim. GTA 5’teki banka soygunu ve büyük çatışmaya girdiğiniz görevlerin az olması ufak bir hayal kırıklığı yaratmıştı. Watch Dogs ise her bölüm ayrı kapalı mekanlara girmemiz ve görevlerin akışı sebebiyle beni kendine hayran bıraktı.Başarılı görev tasarımları serbestlikle birleşince ortaya tarifi zor sahneler çıkıyor. Yaşadığım onlarca sahneden ikisini sizlere aktarmak istiyorum. İlk anlatacağım olay filmlerde ince kurgularla yaratılan kaçış sahnelerine benziyor. Her tarafı açık olan bir mekana büyük uğraşlarla sızdım ve görevimi yaptım. Tam kaçacakken görev icabı destek çağrıldı ve yirmiye yakın adam ile birlikte bir helikopter beni karşılamaya geldi. Etraftaki kameraları kullanarak kendime bir strateji belirledim. Fakat gizli gizli hareket ederken hiç hesaba katmadığım bir adam arkamdan geldi ve tüm planı altüst etti. Tam her şey bitti, herkes üstüme çullanacak derken yanımdan yukarı doğru uzanan bir merdiven gördüm. Hemen şansımı değerlendirdim ve yukarıya çıktım. Ardından yukarıda bulduğum bir arabaya atlayıp, gazladım. Peşime dört adet araba ve bir adet de helikopter düştü. Beş dakika süren kovalamacanın ardından arabam haşata döndü. Şansıma yanımda tren istasyonu vardı, trene binerek kaçışımı hızlandırabilirdim. Fakat bir sorun vardı; tren kalkmak üzereydi! Hemen hareket eden trene yaklaştım ve onu hack’leyerek durdurdum. Ardından koşturarak trene atladım ve tekrar hack’leyerek hareket etmesini sağladım. Çok geçmeden de arabalardan kurtulmayı başardım. Ancak helikopter peşimi bırakmaya niyetli değildi. Bir sonraki istasyonda hızlıca dışarı çıkıp helikopteri hack’ledim ve 15 saniyeliğine devre dışı bıraktım. Ardından hızlıca içeri girdim ve treni tekrar harekete geçirdim. Soğuk terler dökmeme rağmen sonunda kaçmayı başarmıştım.
Anlatacağım diğer olaysa başarılı bir suikast girişimi. Öldürmem gereken adam arkası hariç her yanı camla kaplanmış bir mekandaydı. İçerisiyse gizlice gidemeyeceğim kadar kalabalıktı. Ben de hedefime en yakın camın oraya gittim ve ‘blackout’ özelliğini kullanarak bulunduğumuz muhitin ışıklarını devre dışı bıraktım. Vakit gece yarısı olduğu için de her yer kapkaranlık oldu. Zifiri karanlıkta korumaların arasından sıyrılarak hedefimin yanına gittim ve susturuculu tabancamla işini bitirdim. Elektrikler geri gelmeden de dışarı çıkmayı başardım. Arkamdaysa ne olup bittiğini kavramaya çalışan iki salon dolusu adam bıraktım.
“Salla Paltomu”
Ana görevlerin şahane olduğunu söyledik. Peki ya şehir ve şehirde yapılacak şeyler ne alemde. İlk olarak şehrin içeriğinden ve ölçeğinden bahsedeyim. Oyunumuz Chicago’da geçiyor. Ölçek olaraksa gayet tatmin edici seviyede. GTA 5’in Los Santos’u kadar devasa olmasa da gayet büyük bir oyun alanına sahip Watch Dogs. Üstelik büyük şehir, gangsterlerin takıldığı fakir bölgeler ve şehir dışı gibi farklı alanlara da ev sahipliği yapıyor. Yani hem ölçek hem de çeşitlilik bakımından tatminkar bir Chicago yaratılmış.
Yapabileceğimiz yan görevlerse Assassin’s Creed ve Far Cry 3’tekine oldukça benzer. Ubisoft Montreal’in her oyununda görmeye alışık olduğumuz kule ele geçirme görevleri Watch Dogs’ta da yer buluyor. Kulelerin bu seferki faydasıysa fast travel noktası ve bölgedeki evleri hack’lemek gibi çeşitli ufak aktiviteler açması. Bazı bölgelerdeyse ctOS, yani Chicago’nun işletim sistemine erişim engellenmiş durumda. Erişime kavuşmak içini korumaların olduğu güvenlik sistemine sızıp, bu sistemi hack’lemeniz gerekiyor.
Az önce saydıklarım aslında yan görevlerin en ufak olanları. Bunlar dışında birbirinden keyifli dört görev daha sizleri bekliyor. Arabalarla haşır neşir olduğunuz ‘Fixer Conract’, mekana baskın yaptığınız ‘Gang Hideout’, konvoyun önünü kestiğiniz ‘Criminal Convoy’ ve en son olaraksa bir suçu yaşanmadan önce önlendiğiniz görevler oyunun dört esas yan görevini oluşturuyor. Saatlerinizi harcayacağınız uzunlukta olmaları da ayrı bir sevindirici nokta.Bir suçun yaşanmasını önlediğiniz türden bir göreviniz olduğunu az önce söylemiştim. Fakat bu görevden bahsetmeden önce oyun duyurulduğu zaman bol bol gösterilen kişileri analiz etme sistemine değinmek gerek. Chicago’daki her insanın ismini, profil resmini, yaptığı işi veya hobisi gibi ayrıntıları görebiliyorsunuz. Ve inanın bana bir kere gördüğünüz bilgiyi başka bir kişide göremeyeceksiniz, görseniz bile hatırlamayacağınız kadar uzun bir süre sonra karşınıza çıkacaktır. Bolluk açısından Ubisoft Montreal hiç çekinmemiş ve zamanının büyük bir bölümünü bu noktaya yatırmış olsa gerek.
Kişileri analiz etmek sadece görsellikten ibaret değil. Bazılarının banka hesaplarını hack’leyebiliyor, bazılarının konuşmalarına ve mesajlaşmalarına tanıklık edebiliyoruz. Bu konuşmaların ve mesajlaşmaların sonu bazen olası bir suça da gidebiliyor. Yolda normal giderken telefonunuza uyarı şeklinde de gelebilecek bu görevler Person of Interest dizisini takip edenlere oldukça tanıdık gelecektir. Haritada belirtilen noktaya gidiyor ve olası kurbanı veya suçluyu uzaktan izlemeye başlıyoruz. İşler kızıştığında da olaya müdahale ediyoruz. Bu görevler sayesinde kendinizi bir süper kahraman gibi hissedebilirsiniz.
“Belki de Tek Eksik”
Oyunun çıkışına günler kala sızan oynanış videoları sebebiyle araba sürüşü dinamikleri çokça tartışılmıştı. Eleştirilerin çoğu fazla arcade’e kaçmış sürüş mekaniklerine yönelikti. Bu eleştirilerin kısmen doğru olduğunu söyleyebilirim. Watch Dogs arcade tabanlı bir sürüş dinamiğine sahip. Bunun sebebiyse yapımcıların gerçeklikten ziyade filmlerden aşina olduğumuz sahneleri oyuna aktarmak istemesi. Ancak sürüşler Need for Speed’in de ötesinde bir arcade anlayışına sahip. Biraz daha gerçekçi bir oynanış katılsa daha iyi bir sonuç ortaya çıkabilirmiş.
Araç sürüşündeki diğer kötü tarafsa silah kullanılamaması. GTA serisinde oyunun ana dinamiklerinden olan bu özelliğin Watch Dogs’ta olmayışı biraz garip geldi. Ancak zaman geçtikçe bu özelliği çok da aramadığımı itiraf etmeliyim. Diğer bir ilginç detaysa araba kullanırken kokpit kamerasına geçebiliyor olmamız. Bazı yarış oyunlarında bile olmayan bu özelliğin Watch Dogs’ta yer alması gerçekten şaşırtıcı. Fakat oyunun fazla arcade havasında olması ve kokpit kamerasının çok ayrıntılı olmaması sebebiyle bu kamerayı bir kez denemekten başka kullanacağınızı zannetmiyorum.
“Gelelim Görsellere”
Çok tartışıldı. İnsanlar bunun yüzünden birbirine girdi; evet, grafiklerden bahsediyorum. Watch Dogs’un E3 2012 demosu herkesi kendine hayran bırakmıştı. Fakat bir sene sonra yayınlanmaya başlanan videolar “acaba oyunun grafikleri aldatmaca mıydı?” sorusunu akıllara getirdi. Bana kalırsa Watch Dogs iki sene önce vaat ettiği grafik kalitesini neredeyse tamamen sunuyor. Gözüme takılan tek eksik rüzgarın gözle görülememesi. İki sene önceki demoda rüzgarın dumanı sürüklemesi ve yerden buharlar çıkması gibi detaylar vardı. Tam sürümdeyse bu detaylar yer almıyor. Bunun dışındaki diğer tüm kısımlarsa dört dörtlük. Oyun teknik bakımdan harika bir iş çıkartıyor. Konsollarda inFamous: Second Son ile birlikte görebileceğiniz en iyi grafiğe sahip Watch Dogs
İncelemenin başında Aiden Pearce’ın sesinin ne kadar karizmatik olduğunu söylemiştim. Diğer karakterlerin de seslendirme konusunda aşağı kalır yanı yok. Her biri karakteriyle örtüşmeyi başarıyor. Müziklerin de aynı kalitede olduğunu söyleyebilirim. Gizlilik esnasında, aksiyon anında ve kovalama sırasında çalan müzikler son derecek başarılı. Ancak araba sürerken veya yürürken dinleyebileceğiniz müziklerin biraz daha çeşitli olmasını beklerdim.
“Beklediğimize Değdi mi?”
Dile kolay, iki yıldır bu anı bekledik. Telefonumuzla, biricik yardımcımızla sonunda bir araya geldik ve beklediğimize kesinlikle değdi. Öyle ki, açık dünya oyunlarında zirvede tahtını koruyan GTA’ya sonunda bir rakip çıktı. Hem de ne rakip. Görev tasarımlarıyla, serbestliğiyle ve hack’leme mekaniğiyle birçok yapımcıya ders olarak okutulacak nitelikte. Şimdilik yılın oyunu payesini alabilecek en güçlü aday.
Ali Kaan Öztürk: Bir küçük not da ben düşmek isterim. Eğer Watch Dogs’u bir cümleyle özetlemem gerekseydi, “Hitman oyunlarındaki taktikselliği, GTA gibi bir açık dünya ile birleştirerek Hollywood’u konsollarımıza taşıyan oyun,” tanımlamasını kullanırdım. Watch Dogs kesinlikle beklentilerinizi karşılayacak cinsten. Oyun sizi hemen sarmayabilir, fakat birkaç saatin ardından kazandığınız yeni özellikler ile yapabileceklerinizin sınırı daha da gelişiyor ve pek çok farklı oyundan aldığınız zevki tek bir oyundan almanın keyfine varıyorsunuz.OYUNUN ARTI YÖNLERİ
  • Görev tasarımları
  • Başarılı “hack”leme mekaniği
  • Görevlerdeki serbestlik
  • Hikayenin sunumu
  • Uzun oyun ömrü
OYUNUN EKSİ YÖNLERİ
  • Sürüş mekaniği daha iyi olabilirdi
inceleme puanı
9.6
  • Grafik:9.7/10
  • Ses / Müzik:9.3/10
  • Hikaye / Atmosfer:9.0/10
  • Oynanabilirlik:9.5/10

0 yorum:

Yorum Gönder