Ubisoft sevdalısı bir adamım, kabul ediyorum. Evet, sürekli bir oyun çıkartıyorlar ve aslında çoğu oyuncu tarafından bu oyunları bizlere yine aynı tepside sunuyor olarak görülüyorlar.
Ama aslında Ubisoft'un bana göre diğer firmalara nazaran kalitesi her oyunda fark ediliyor. Bir firmanın sürekli oyun çıkarması, ne kadar para gütme amacı olsa da (bir taraftan) kalitesinin de o denli önemini vurguluyor.
Ne yani; adamlar "Oyuncularımız Assassin's Creed istediği sürece yapacağız!" diyorlar. Eh biz de istiyoruz diye bağırıyoruz; sonra adamlar Assassin's Creed yapınca kızmayalım.
Tom Clancy'nin anısına, geçen sene oyun fuarı döneminde bizlere gösterilen The Division hepimizin ağzını açık bırakmıştı. Snow Drop grafik motoruyla geliştirilen ve gerçekten bir açık dünya oyunun sınırlarının ne kadar zorlanabileceğini gösteren The Division'da tamamen bir yaşam mücadelesi mi vereceğiz, yoksa soğuk bir oyun mu geçireceğiz işte merak ettiğim en büyük noktalardan biri de bu.
Peki ya bu oyundan neler bekliyoruz arkadaş? Sadece polis arabasının kapısını kapatmakla olmuyor bu işler. Ya tüm kapıları kapatacaksın, ya da hepsini açık bırakacaksın.
İnceyi kesiniz.
"Hayatta kalmak uğruna..."
Bakınız, bu denli geniş bir oyunun sadece ve sadece multiplayer olması. Efendim, bakınız. Beklentiler yükseldiği zaman, biz de doğal olarak çok şey bekliyoruz...
Beklenti 1: Singleplayer'ın olmaması bir yana, multiplayer'ın tek olması başka bir yana. Bir oyunda singleplayer olmadığı zaman ben çok fena geriliyorum. Ellerim ayaklarım titriyor. Çünkü hikayesini doya doya yaşayamadığımız bir oyun bana hep boş bir oyun gibi geliyor.
Sorun şu ki, Ubisoft ve Massive Entertainment burada bu denli geniş bir açık dünya oyununa "sadece" multiplayer sokarak bana göre çok büyük bir riske giriyor. Evet, konunun ucu çok açık, her şekilde multiplayer'a uygun bir konu. Ama dikkatinizi buraya almak istiyorum...
Konu? Bir konumuz var. Para ile bulaşan bir virüsümüz var ve bu dünyayı yerle bir etmiş. Biz de, The Division adında kurulan bir örgütün ajanı olarak oynuyoruz.
Ama herkes, The Division adlı kurulan bir örgütün ajanı olarak oynuyor. Yani biz herkesiz, herkes de biz.
İşte bunu tutturmak gerçekten zor bana göre. Singleplayer'ı, multiplayer'ın içerisine yedirebilmenin zorluğunu bırakın, bu tip ucu açık bir senaryoda bunun nasıl olacağı önemli. Tek istediğim, cıvıtılmaması. Nasıl yaparlar bilmiyorum, ama bu olayın dengesini aynı Titanfall'un yaptığı gibi tutturabilirlerse, The Division hem FPS, hem TPS, hem MMORPG, hem RPG hem platfo...
Yok, platform olmuyor. Pardon. Geçelim diğer beklentimize.
Beklenti 2: Herkesi şok eden tek bir olay oldu The Division'ın ilk gösteriminde; şu meşhur kapı kapatma olayı. Evet, biz de şaşırdık. Hatta kafaları yedik. Çünkü biz daha önce bu kadar net, rahat ve gerçekçi bir dinamik görmedik hiçbir oyunda, en azından ben görmedim kendi adıma konuşmak gerekirse. Polis arabasının yanında çatışma sırasında ilerleyen askerin olaydan bağımsız bir şekilde o kapıyı ittirmesi...
Harika, evet kabul ediyoruz. Fakat bize yetmez. Madem bize yedirdiniz bunu "Yeni nesle geçtik, her şey epik olacak!" diye, biz de sadece kapı kapatmakla yetinmeyiz o zaman. Firmaların kendisi acımasızken, bizden rahat olmamızı beklemesinler.
The Division'da, bu olayın her türlü eşyaya interaktif olarak etki edebilmesi tamamen muazzam bir şey olacaktır. Eğer ki bunu yapabilirlerse.
Beklenti 3: Fragmanı izlerken, özellikle çatışma sırasında dikkat ettiğim noktalardan biri vuruş hissi oldu. Vuruş hissi yok gibi. Bildiğiniz yok. Hani o Call of Duty'deki "TPTIP" hissi gibi de değil bu, çok az. Küçücük.
Bu şekilde olmaz. Bir shooter oyununda vuruş hissi, oyuncunun ruhunu ele geçiren en büyük elementlerden biridir. Massive Entertainment'ın grafiklerle bu kadar uğraşacağına (zaten yeterince muazzam görünüyor) bu konuda bir şeyler yapmasını istiyorum. Vuruş hissini hem karşı taraf, hem de kendi tarafımız açısından daha dengeli yapabilirler, yapmalılar, umarım yapacaklar.
Beklenti 4: Oyun içerisinde ajanımızı kontrol ederken ekranda duran HUD ve arayüz materyalleri benim çok hoşuma gitti. Tamamen sade, ufak, ekranın bir tarafından bağımsız bir şekilde duran ve kamerayla birlikte sürekli küçük hareketlerde bulunan arayüz.
Lütfen, bunu değiştirmeyin, daha iyi yapacağız diye de lütfen bozmayın. Allah'ınızı seviyorsanız bak.
Beklenti 5: Oyunun hikayesinden anladığımız kadarıyla bir hayatta kalma mücadelesinin içerisine giriyoruz. Yine ortada bir virüs var ve ben bu virüs zombi konusundan usanmış durumdayım.
Zombi olup olmayacak mı gerçi bir bilgim yok; fakat olmasın da. Ya da olsun fakat başka bir kılıf geçirin şuna. Virüs yayıldı hayatta kalın deyip de bizleri oyunun içerisine atarlarsa, çok geçmeden oyundan sıkılırım büyük ihtimalle. Hikaye şu an klişe görünüyor; tek ilgimi çeken tarafı "virüsün para yoluyla aktarılması".
Bu güzel, bunu sevdim. Ama genişletilsin. Virüsün çözümünü bulmak için savaşıyoruz eyvallah, burası da güzel. Ama bir uç nokta eklenmeli ki bu hikayeye, heyecanımıza koskoca açık dünya oyunun da tamamen koruyalım.
Beklenti 6: Fast Travel. Olacakmış zaten, ama yine de belirtmek istedim.
Beklenti 7: Tam hayatta kalma özellikleri istiyoruz! Aç susuz falan da kalalım, enerjimiz düşsün savaşta! Açken düzgün nişan alamayalım!
Çok mu ağır olur acaba bir shooter'a bu? Hımmm. Bir an düşünmedim değil.
...
The Division zaten yayınlanan fragmanda beklentilerin çoğunluğunu karşılayabileceğini gösterdi bizlere. Buna rağmen biz cılkını çıkartıp, adamlardan daha fazlasını bekliyoruz...
Ben anlamam arkadaşım, o kapıyı kapatma dinamiğini göstermeyeceklerdi bana. Beklentim uçtu gitti benim.
Her ne olursa olsun, 2015'te gerçekten bizlere farklı bir deneyim yaşatacağına inanıyorum The Division'ın. Gerek açık dünya etmenleriyle olsun, gerek singleplayer'ı multiplayer'ın içerisine yedirmeleri olsun (umuyoruz), her açıdan açık dünya deneyiminin ve takım çalışmasının tam tadını alacağımızı düşünüyorum.
Düşünüyorum, bakalım iyi ediyor muyum? Ah, evet.
Beklenti 8: Düşünelim, düşündürün, düşünülsün!
İnce var, dikkat...
0 yorum:
Yorum Gönder